Kalp Acısı
- Mezardaki Çiçek
- 27 Ara 2024
- 4 dakikada okunur
21/05/2024
Bugün yazmak istediğim çok fazla şey var. Hepsini tek bir yazı altında nasıl toplayacağımı bilmiyorum. Onsra ve Bay Xiangu hakkında konuşmak istiyorum. Nereden başlasam bilmiyorum. Şuan AOA grubundan Still Falls The Rain şarkısı açık ve başa sarıp duruyor. Eğer dinlemek isterseniz çevirisine bakmayı unutmayın. Derin bir nefes alarak başlıyorum anlatmaya.
Bay Xianguyla olan son görüşmemde bildiğiniz gibi Onsra'ya her şeyi itiraf etmem konusunda hemfikirdik. Hatta bu ayki görüşmemize kadar konuşmuş olmak için kendimi şartlamıştım. Peki konuştuk mu? Hayır. Konuşmaktan kaçtım. Günlerce uyuyamadım, her gece ağladım. En son konuşmadan kaçmak için kendimi meşgul edecek şeyler yapmaya başladım. Bir okulun yıl sonu gösterisi için dans dersleri vermeyi kabul ettim, ders verdiğim dans okulunda reklam çekimi için çalıştım, resim sergisine resim yetiştirmeye çalıştım ve tyt sınavına hazırlanmaya çalıştım. Kendime nefes almaya bile vakit bırakmadım anlayacağınız.
Tüm bunları Onsra'dan kaçmak için yaptığımı Bay Xiangu'ya giderken fark ettim. Dolmuşun camına yansıyan görüntümle bakıştım bir süre. Kaçtıkça kalbimdeki acı daha çok büyüyor muydu bilmiyordum. Bildiğim tek şey bunu fark ettiğimde kendime acımış olmamdı. Her şeyin farkında olduğum halde kendimi kandırarak ilerlemeye devam ettiğim bir yoldaydım.
Bunu henüz Bay Xiangu'ya söyleme fırsatım olmadı. Çok kısıtlı bir zamanım var diğer danışanlarına göre. Bu yüzden tek seansa onlarca konu tıkıştırmaya çalışıyoruz. Bu sefer ona giderken not kağıdımla birlikte gittim. Bir arkadaşımın bana sorduğu 2 soru ve benim verdiğim cevaplar yazıyordu kağıtta. Soru 1: Geçmişte ailenle yaşadığın hangi olayı Onsrayla olan ilişkine benzetiyorsun? Cevap 1: Çok küçükken ailemden uzakta büyümek zorunda kaldığımda camın önünde oturup gelmelerini beklemiştim. Şimdiyse Onsra'nın gelmesini bekliyorum. Soru 2: Onsra geçmişinden biri olsa kim olurdu? Cevap 2: Ben.
İlk soru üstünde konuşabildik yalnızca. Ailemle iletişimimin ve bağımın derecesini anlamak istedi başta. Soruları bittiğinde bana şöyle dedi: "Geçmişte ailene olan bakış açınla şuanki bakış açın çok farklı. Geçmişte onları beklediğin doğru ama şuan iletişiminin iyi olduğunu söylüyorsun. Bu noktada ilişki benzerliği yapılması çok doğru olmaz." Haklıydı. En eskiyi benzetmem doğru değildi ama gerçeklik payı vardı. Ama eğer bunu baz alamıyorsak benim elimde yine benzetilecek bir şeyler vardı. "Evet belki şuan benzetmemiz doğru değil ama benzer bir nokta olduğu gerçek. Israrla kabul edemeyeceksek size başka bir benzerlik sunayım. Annemle babamın içinde sevgi olan dengesiz bir ilişkisi var. Onsrayla benimde içinde sevgi olan dengesiz bir ilişkim var. Bu yeterli oldu mu?" dedim.
Kaçamayacağım bir benzerlik içindeydim. Geçmişte ailelerimizle yaşadığımız şeyler gelecekte en büyük aşkımızı yaşadığımız kişiyle olan ilişkimize benzermiş. Babasıyla sorunu olan kızların babası gibi sorunlu biriyle evlenmesi gibi düşünülebilir. Bunları Bay Xiangu'ya da söyledim. Bana hak verdi. "Ama şunu unutma. Geçmişteki sen beklemek dışında bir şey yapamazdı. Şuanki sen yapabilir. Hayatın ipleri artık senin elinde. Eğer bu durum güzelliklerine rağmen seni yıpratıyorsa bitirmek senin elinde. Onlara benzeyen bir ilişki içinde olduğunun bilincindesin ve ona benzer bir şey yaşamamak yine senin elinde." dedi. Haklıydı, benim elimdeydi. Tek bir cümleyle bitirebilecek gücüm vardı. Peki neden yapmıyorum veya yapamıyorum?
"Beni yıpratan bir durum yok. Bana gerçekten çok iyi geliyor ve arada üzüldüm diye tüm bunları görmezden gelemem. Bir arkadaş olarak bile çok değerli benim için. Çok farklı bir değerde çok farklı bir konuma sahip benim gözümde. Eskiden olsaydı evet yıprandığımı söyleyebilirdim ama şuan yıprandığımı hiç hissetmiyorum. Zaten olabilecek her şeyi biliyorum." dedim. O an dile getirmediğim şeyi fark etmişti işte. "Genelde insanlar karşılıklı ilişkilerde bir beklenti içinde olurlar. Bu beklentiler yüzünden zamanla yıpranırlar ve bir noktada çatırdamalar başlar. Bu çatırdamalar kavgaları doğurur. Ama sen ve Onsra bir beklenti içinde değilsiniz. Beklenti içinde olmadığınız için yıpranmıyorsunuz. Aslında bu çok güzel bir şey. Yıpranmadığınız için sağlıklı iletişim kurabiliyorsunuz." dedi.
Beklenti... Aslında hep bir beklentim varmış gibi görünüyor değil mi? Beni sevsin, ilişkimiz olsun ve hatta evlenelim. Bu aslında bir beklentidir değil mi? Peki bende neden bir beklenti yok? İşte işin acı gerçeği burada. Bizden bir daha olmayacağını, bana bir daha aşık olmayacağını bildiğim için kendimi kandırıyorum. Evlilik bana göre bir şey değil ve ben bir evliliği yürütemeyeceğimi çok iyi biliyorum. Onsra'ya kavuşamayacağımı ne kadar iyi biliyorsam o kadar iyi biliyorum. Bu yüzden kendimi onunla evlenirsemli cümlelerle kandırıyorum. İşin en kötü yanı kendimi kandırdığımı bile bile bu yalan doğruymuş gibi kullanarak tedavi olmaya çalışıyorum.
Dokunmak, sarılmak... Gerçekten iyileşip Onsrayla buluşunca ona sarılabileceğime inanıyor muyum? İnanıyor musunuz? En çok hayal ettiğim şey onun minik tatlı gamzelerine dokunup okşamakken bu hayalimi hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğimi bile bile sırf bir gün olur ihtimaline tutunarak kendime söylediğim yalanla birlikte tedavi olmaya gidiyorum. Ne acı değil mi? Tüm bunları bilip aynanın karşısına geçip kendime bağıra çağıra söylesem bile zihnimi öyle bir şartladım ki ben kendimi duyamaz hale geldim. Her şeyden kaçmak için sığındığım Onsra'dan bile kaçıyorum. O kadar yoruldum ki...
Geçen gün doğum günüydü. Aklımdaydı, kek alıp mum dikecek ve video çekip ona atacaktım. Oraya göre tam doğum günü olmasını ve gün içi bir saat olmasını beklerken kendimi meşgul etmek için kabul ettiğim işlerden biri kafamı kurcalayınca aklımdan çıktı. Sonraki gün kutladım. Oraya göre ise doğum günü daha yeni bitmişti. Hemen özür dileyerek doğum gününü kutladım. Geçmiş doğum gününü... Buna rağmen çok mutlu oldu biliyor musunuz? Hatırlamam, onu düşünmem... Bunlar beni çok ayrı bir değere yükseltmiş, öyle söyledi. Mutlu olmalıyım aslında değil mi? Peki öyleyse ben neden bunları duyunca ağlamaya başladım? Şuan neden ağlıyorum? Neden bu yazıyı atıp uyuyacağım esnada ağlamaya devam edeceğim?
Comments