Tanı
- Mezardaki Çiçek
- 13 Mar
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 31 May
15/12/2024
Geçen seansta tanı koyma hakkında konuşmuş ve bununla ilgili çalışmalara başlamıştık. Tabi benim kafam çok dolu olduğundan yazmayı unutmuşum. Kısaca anlatacağım hepsini.
Kafayı neyim olduğuna çok taktığımı söylediğimde bunu öğrenmemin benim için ne derece önemli olduğunu sordu. "Neyim olduğunu bilirsem en azından ne yapmam gerektiğine kafa yorabilirim. Ayrıca bir şeyim olduğunu bilip onun ne olduğunu bilmemek beni daha çok yıpratıyor." dedim. Az çok neler söyleyeceğini tahmin edebiliyordum. Tahmin ettiğim gibi olmuştu zaten. "Açıkçası ben pek tanı koyma taraftarı değilim. Kimileri koyduğumuz tanıyı reddedebiliyor. Kimisi öyle şey yok diyor. Kimisi konulan tanıyı araştırıp kendinde olmayan şeyleri bile kendinde varmış gibi görüp işi yokuşa sürüyor. Her birinin arasında aşırı ince çizgiler var ve bizim için bile tanı koymak fazla zaman alırken danışanlarımız yolu daha çıkmaz bir yere götürünce haliyle işimiz çok zorlaşıyor." dedi. Tam tahmin ettiğim gibi konuştu. Haksız olduğunu söyleyemem, haklıydı. Gerçi bende ileri düzeyde bir şey göremediğini de belirtmişti. Her neyse. Onu çok iyi anladığımı ve benim bu gibi tepkiler veremeyeceğimi söyledim. Verirsemde ilk an için veririm muhtemelen. O da hiç beklemediğim bir tanı olursa.
Benden güvence aldıktan sonra 500 küsür soru içeren bir kişilik testi verip göndermişti. Bugün ise o testi teslim etme vaktiydi. Çözerken sıkılabileceğimi düşündüğünden testle ilgili ilk olarak sıkılıp sıkılmadığımı sordu. Böyle testleri çözmek çok hoşuma gittiğinden tek oturuşta halletmiştim testi. Keyifliydi baya. "Sorulara dürüstçe mi cevap verdin peki?" dediğinde kısa bir süre düşündüm. Soruyu yanlış anlayıp yalan bir cevap vermiş olma ihtimalim vardı. Bundan bahsettim ve hangi soru olduğunu söyledim. Biraz bu test hakkında konuştuk.
Seans sonuna doğru içimi akıttığım bir defterime vakit ayırdı. Kedim için yazdığım şarkı, diğer yazdığım şarkılar vs. "Yazdığın sözlerde geçmişe karşı bir öfke görüyorum. Hâlâ bu öfke var mı?" dedi. Gülerek başımı iki yana salladım. "Öyle olmasa bu sözleri yazar mıydım sizce? Bana fırsat verilse hayatlarını cehenneme çevirmek için bir saniye bile durmam. Sonuçta onlar yüzünden cehennemden hallice bir hayat yaşadım. Gül gibi yaşayıp gitmelerine izin mi vereyim? Geçmişte zaten ezik ve mal biriydim. Veremedim ağızlarının payını." dedim. "Öyle demeyelim de tecrübesiz diyelim." dedi. O an aslında Bay Xiangu'ya kızmadım ama sinirli bir tepkiyle konuşmaya başladım. "Ya bırakın bunları lütfen. Gereksiz bir cümle bu. Gayette aptal biriydim. Sanki yeni tanışmışızda ayıp olmasın diye bunu söylüyorsunuz gibi hissettiriyor. Deneyimsizlikmiş. Deneyimliydim gayette. Bir kere normal bir okul dönemi geçirmedim ben. Aptaldım işte, bu kadar net. İçinden bu ne salak biri demiyor mu o insan? Samimiyetsizliğe veya kibar olmaya gerek yok. Ayrıca ben kendimi aşağılamayı seviyorum. Samimi geliyor." dedim. Bunu anında not alıp fırsat gelince bunu konuşmayı istediğini söyledi. Tamam dedim bende.
Comments