top of page

Ekim'i Yaşatan Eylül

Güncelleme tarihi: 29 May

20/09/2024


Bugün 20 Eylül 2024, saat 04:40. Gürültü sesine uyandım. Bu gece kedim benimle uyuyordu ve gözlerimi açtığımda onu yanımda göremedim. Etrafa bakındım kısa bir an. Karanlıklar içinde kedimi göremiyordum. Hızla yataktan kalktım ve ışığı yaktım. Kedim kum kabının üstündeydi ve zor nefes alıyordu. Bu yetmezmiş gibi ağzından salyalar akıyordu. İlk kez onu bu şekilde görüyordum. Endişelendim ve hemen annemle babamın odasına daldım.


"Anne uyan. Kediye bir şey oldu." dedim. Annem yataktan nasıl kalkacağını şaşırdı. Annem kedimle ilgilenirken internetten nöbetçi veteriner bakmaya başladım. Elim ayağım titriyordu. Aylar önce kalp yetmezliği tanısı konulmuş ve tedaviye başlamıştı. Her şey çok iyi gidiyordu ve kalp yetmezliği olan kediler kilo kaybı yaşamasına rağmen benim güçlü kedim kilo almaya başlamıştı. Ultrason için kesilen tüyleri büyürken diğer uzun tüylerine dolanıp topaklanmış ve derisine yapışıp taşlaşmıştı. Narkoz almaması gerektiği halde mecburiyetten narkozla kestirmek zorunda kalmıştık. Veteriner bize narkoz sonrası dikkat etmemiz gereken şeylerden bahsetmediği için ve kilo almış olduğu için sıkıntı yok zannediyordum.


Önüme çıkan nöbetçi veterinerlerin numarasını tuşlamaya başladım. 1, 2, 3... Çalıyor çalıyor... Kimse açmadı telefonu. Son bir umutla aradığım veteriner hemen kediyi götürmemizi söyleyince hazırlanmaya başladık. Ne olduysa bu süreçte oldu. Kedim bizden kaçıp mutfaktaki tekli koltuğun altına saklandı. Nefesi kesildi. Artık nefes almıyordu. Kalp atışını kontrol ettim. Kalbi atıyordu. Yetiştirirsek kurtarabilirdik. Kedimi kucaklayıp evden fırladım. Annem peşimden geliyordu.


"Bırakma beni bebeğim. Senden başka kimsem yok. Yapayalnız kalırım. Bırakma beni. Dayan, güçlü bir kedisin sen." Tüm yol boyunca bunları sayıkladım. Hiçbir tepki vermiyordu. Ölü gibi yatıyordu kucağımda. Beynim durdu sanki. Hiçbir şey düşünemiyordum. Sadece korku vardı içimde.


Araba durduğunda hızla arabadan inip veterinere koştum. "Nefes almıyor ama kalbi atıyordu." diyerek teslim ettim. Veteriner onu bir odaya götürdü. Ölüm sessizliği vardı o an. Miyavlayıp yanıma koşacak diye bekledim. Dıt... Dıt.... Dıt... Kulaklarımı bu ses doldurdu. Dakikalar sonra ise "Malesef kaybettik. Başınız sağolsun." cümlesini duydum. Altın gözlü ruhum... Ölmüştü.


Binlerce parçaya ayrılmak, içinden parça sökülmesi, nefes alamama hissi, boğulma hissi... Bu tarz şeyler söylemem veya hissetmem beklenir değil mi? Bundan çok daha ağırını hissettim. Sanki ben yıllardır bitkisel hayattaydım ve benim fişimi çekmişlerdi. Ölen canlı kedim değil, bendim. Yıllardır minik patileriyle iyi hissetmem için elinden geleni yapan minik kedimi veterinere yetiştirememiştik. Kucakta durmaktan nefret ederken en sevdiği kişi, ruhunu son nefesine kadar korumayı görev bildiği sahibinin kollarında vermişti canını.


Ondan ayrılmayı istememiştim. Hâlâ tüylerini okşamak, altın rengi gözlerine bakmak istiyordum. Hayvan ölüsünden korkmama rağmen yanına gidip sarıldım oğluma. "Teşekkür ederim. Son nefesine kadar beni koruduğun için teşekkür ederim. Sen bu dünyaya gelmiş en iyi kedisin. Ruhumu en iyi sen korudun. Söz veriyorum bende senin göremesemde hissettiğim ruhun için elimden geleni yapacağım. Sen sonsuza dek yaşayacaksın. Seninle gurur duyuyorum." Başına öpücük kondurdum. Veda ettim ona orada. Veteriner onu beze sarıp bana teslim etti. Yaşar umuduyla geldiğim bu veterinerden beze sarılı cansız bedeniyle ayrılıyordum.


Eve geldiğimizde hava hâlâ karanlıktı. Babam bizim sesimize uyanmış ve kediyi merak ettiğinden uyuyamamıştı. Kefenlenmiş minik bedeni gördüğünde dayanamadı. Kim dayanabilirdi? Mutfağa geçip koltuğa oturdum. Altın gözlü ruhum hâlâ kollarımın arasındaydı. Kımıldamıyordum. Tepki vermiyordum. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Susuyordum, susuyordum... Kaç saat o şekilde bekledim bilmiyorum. Kaç saat sarıldım o cansız bedene bilmiyorum. Bildiğim tek şey artık ruhum yapayalnızdı.


Güneş doğduğunda arka bahçeye indim. Kendi ellerimle mezarını kazdım, kendi ellerimle bedenini çukura yerleştirdim, kendi ellerimle üstüne toprak attım ve kendi ellerimle mezarına çit çaktım. Artık onun bir mezarı vardı. Şimdi sıra en güzel mezar taşını yapmaktaydı. Adına yakışır bir mezar taşı... Günlerce üstünde çalışılacak ve mükemmel bir sonuca ulaşılacaktı. Adını aldığı ressamın süsleme sanatıyla beraber onun tarzında birkaç resim yapmaya karar verdim ve bu konuda bana en yakın arkadaşım Rudra yardım etti.


Akşam eve girdiğimde odamın açık kapısından içeri baktım. Artık odama bakmak canımı yakıyordu. Ödül maması seviyor diye bir dünya ödül maması almıştık. Bir tane bile yiyemeden gitmişti. Maması yarım kalmıştı. Yatağım hâlâ onunla yattığım şekilde duruyordu. Yerde oyuncakları saçılıydı. Nefes alamadığımı hissettim. Sanki akciğerlerim artık bedenimde değildi. Ağlamaya başladım. Hıçkırarak ağladım saatlerce. Odaya adımımı dahi atamıyordum. Hızla kapadım kapıyı. Artık o odada değil durmak nefes dahi alamazdım.


Ne doğru düzgün yemek yiyebildim ne de doğru düzgün uyuyabildim. Kolumu bile kıpırdatmak istemiyordum. O küçük mezara kedimle birlikte bende gömülmüştüm sanki. Tam her şey bitti ve tamamen ruhum iyileşti diye düşünürken beni bırakıp gitmişti. Belki de görevi için yaşıyordu. Belki hayattaki amacı beni iyileştirmekti. Beni buldu, iyileştirdi ve huzur içinde kollarımın arasındayken ruhu bedenini terk etti.

Son Yazılar

Hepsini Gör
Altın Gözlü Ruhum

5Kasım 2022 Bu yazıda psikolojik destek hayvanı olarak yetiştirilmiş kedimden bahsedeceğim. İran melezi, beyaz tüylü ve altın rengi...

 
 
 

コメント

5つ星のうち0と評価されています。
まだ評価がありません

評価を追加

© 2024 by Mezardaki Çiçek and secured by Wix

  • Tumblr
  • Pinterest
  • Spotify
  • Instagram
bottom of page